Türkiye Viski Tarihi

Dr. Burkay Adalığ

/ Nisan 9, 2025

Ülkemizin viskiyle tanışmasının mazisi çok da eski değil.

Tütün, alkollü içecekler, tuz, barut ve patlayıcı maddelerle ilgili “inhisar” hizmetlerini yürütme görevi 1932 yılında kurulan İnhisarlar Umum Müdürlüğü’ne verildikten sonra yurtdışından gönderilen Johnnie Walker şişeleriyle ilgili kayıtları İskoçya’da bulunan Diageo Arşivleri’nde inceleme şansı bulmuştum.

Türkiye’ye gönderilen viskilerin kayda alındığı defterlerde elbette beni en çok heyecanlandıran ayrıntı, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün konuklarına sunmak için 14 Mayıs 1935’te köşke getirttiği Johnnie Walker Black Label şişeleri olmuştu.

Johnnie Walker’ın siyah beyaz ilk pazarlama kampanyalarında dünyayı turlarken İstanbul’a da uğradığını görüyoruz.

1955’te Türkiye’nin ilk beş yıldızlı oteli olarak hizmete giren Hilton’un açılış töreni günlerce gazete sayfalarını süslemiş. Conrad Hilton’un ve dönemin pek çok ünlü model ve aktrisinin de katıldığı bu açılıştan dört yıl sonra, 1959’da verilen bir davette konukları girişte dev bir Johnnie Walker heykeli karşılıyor.

Ellili ve altmışlı yıllardan sonra Türkiye’de bir viski kültürü oluşmaya başlıyor. O dönemde pazara harman viskiler hâkim olduğu için Red Label ağırlıklı bir kültür bu. Red Label yüzyılın başından beri dünyanın en çok satan İskoç viskisi olduğu için bu durum pek de şaşırtıcı değil. O dönemde çekilen Türk filmlerinde zengin fabrikatörlerin içtiği viskiler, dönemin sosyopolitik yapısını da yansıtıyor. 1964’te çekilen Turist Ömer filminde Sadri Alışık’ın, “Viski alır mısınız?” diyen garsonun özenti cümlesiyle dalga geçerek, “Almak ne demek içeceğiz be!” demesi, “Soda ister misiniz?” diyince çamaşır sodasına gönderme yaparak, “Çamaşır suyu mu içeceğiz?” diyerek sodayı reddetmesi müthiş ayrıntılar. Parti ambleminde şahlanan beyaz bir at bulunan Adalet Partisi’nin etkisiyle, logosunda benzer bir kırat bulunan White Horse’un 1960’lı yıllarda tercih edilen markalar arasına girdiğini biliyoruz. “O atlıdan yok mu?” cümlesiyle Züğürt Ağa filminde bahsedilen viski de White Horse. Harmanında Lagavulin olan White Horse’un arka etiketindeki “İçinde Lagavulin vardır” yazısı, belki de günümüzdeki Lagavulin aşkının kaynağıdır, kimbilir.

Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Turgut Yazıcıoğlu ve Kimya Yüksek Mühendisi Hamit Yalçın’ın çalışmaları sonucunda Ankara Bira Fabrikası’nda viski üretilmeye başlanıyor ve üretilen içki, 1963’te piyasaya sunuluyor; Türkiye’nin ilk ve maalesef son viskisi Ankara Viskisi

Johnnie Walker Red Label, 70-80’li yıllarda en çok içilen viskilerden biri ve sayısız Yeşilçam filminde kâh robdöşambr giymiş bir fabrikatörün elinde, şömine karşısında keyifle yudumlanıyor kâh Nuri Alço’nun elinde, içine ilaç atılıyor.

1979 yapımı Canikom filmindeki masa, dönemin en çok içilenlerini bizlere gösteriyor: Red Label, Cutty Sark ve Ballantine’s.

1976 yapımı Kapıcılar Kralı filminde Kemal Sunal’ın el altından şişesi “250 liradan” viski sattığı sahnede ise Dewar’s White Label, White Horse ve Red Label’ı görüyoruz.

Tek Maltlar Sahneye Çıkıyor

1990’lara geldik ve hâlâ bir tek malt markası okumadınız. Şaşırtıcı değil, zira dünyada da durum böyle ve tek malt viskiler henüz tanınmıyor; bugün çok ünlü olan bazı tek malt viskiler henüz pazarlanmaya bile başlamamış. İşte böyle bir dönemde, yurtdışı seyahatlerindeki keyifli İngiliz publarından esinlenen Teoman Hünal, Ataköy Marina’da North Shield’ı açıyor ve böylece Türkiye Macallan ve Bowmore’la tanışıyor. 90’lı yıllarda dünya standartlarında bir pub yaratmak, Türkiye gibi küçük bir pazara viski ithal edebilmek müthiş bir başarı öyküsü. Teoman Bey daha sonra Mehmet Yalçın’la Türkiye’nin ilk viski kitabı olan A’dan Z’ye Viski’yi yayımlıyor ve benim viski aşkım da üstatların bu kitabını okuduğum üniversite yıllarımda başlıyor. Özellikle 2000’li yıllardan sonra viski çeşitliliğinde büyük ve önemli bir artış görüyoruz. Diageo, Pernod Ricard, Brown-Forman, Edrington Group, William Grant gibi dünya devleri Türkiye şubeleri veya dağıtıcı firmalar aracılığıyla bizi tüm dünyada beğeniyle tüketilen tek malt harman ve burbonlarla tanıştırıyor. Özellikle son beş yılda ülkemizde viski konusunda büyük bir sıçrama söz konusu. Japonya, Tayvan, Hindistan, İrlanda’dan ithal edilen viskiler de sahneye çıkınca 150’den fazla yeni marka ve ekspresyon bulabildiğimiz ülkemizde ithalat rakamlarının büyük bir hızla arttığını tablodan görmek mümkün.

Chivas 12 ülkemizin en çok tercih edilen viskisi. Johnnie Walker Red Label ve Jack Daniel’s’la ilk üç sırayı paylaşan Chivas o kadar çok tercih ediliyor ki küresel olarak bakıldığında en çok Chivas tüketen ilk üç ülke Türkiye, Çin ve ABD.

Son yıllarda distile içkiler kategorisindeki en önemli büyümeyi viskide gözlemliyoruz. 2013’ten bu yana inanılmaz bir hızla büyüme gösteren viski endüstrisi 2024 yılında rakının sadece 5 milyon altında 34.7 milyon litre olarak karşımıza çıkıyor ve bu tam %21 lik bir büyümeye karşılık geliyor. 2014 yılında 6 milyon litreyken 10 sene içinde tam 6 kat artıp bu düzeylere ulaşması çok heyecan verici. Türkiye viski pazarının çok büyük bir kesimi İskoç viskileri olduğu için bu büyüme global dataları da etkilemeye başladı ve Türkiye tarihinde ilk kez hem değerde hem litrede dünyanın en büyük 10 viski pazarı arasına girmeyi başardı.

Bu metin Dr. Burkay Adalığ’ın MELEKELRİN PAYI: BİR VİSKİ MACERASI kitabından alınmıştır ve her hakkı saklıdır.

İçerik aramak için yazmaya başlayın.
Facebook X Bluesky Instagram YouTube Spotify

18 yaşından büyük müsünüz?